Bu hafta sizler için seçtiğimiz test otomobilimiz Ford’un amiral gemisi niteliğindeki modeli Mondeo. Mondeo aslında uzun süredir yenilenmeyi bekleyen bir model. Bundan önceki nesli 2007 yılında yollara çıkan bu otomobil, o günden itibaren yeni nesil tanıtılana kadar çeşitli makyaj operasyonları geçirerek oldukça uzun süre dünya çapında özellikle de Amerika’da ağırlıklı olarak satılmaya devam etti. Markanın 2013 yılında tanıttığı Vignale Concept modeli ile üzerinden tasarladığı bu otomobil, o gün hazırlanan konsept çalışma ile neredeyse aynı görünüme sahip.
Peki otomobil tutkunlarının uzun süredir yeni neslini beklediği Mondeo’ da neler değişti? Mondeo’nun ön yüzü selefi ile tamamen farklı bir yapıya sahip. Son derece agresif ve sportif bir görünüme sahip olan ön yüzde ilk dikkat çeken unsurlar, kısık ve geriye doğru çekik farlar ve büyük kromaj altıgen ızgara. Günümüzde bir çok marka ön yüzde logoyu büyültüp ön plana çıkarırken Ford, tam tersi bir şekilde motor kaputunun hemen önünde küçük bir logoya yer vermiş. Üstelik bu durum hem Mondeo hem Focus hem de Fiesta da aynı şekilde uygulanmış. Zaten bu yeni nesil modellerin hepsinde aynı yüzü görmek mümkün. Hatta ön ızgara hariç Mustang dahil olmak üzere. Ancak Mondeo daha uzun motor kaputu ile Focus ve Fiesta’dan çok daha sportif bir ön yüze sahip.
Yan taraftan bu otomobile bakıldığında eski nesline oranla daha alçak bir tavan yapısı ve sportifliği korumak amacıyla coupe formunun etkileri göze çarpıyor. Ancak bu iki değişimde iç mekan genişliğine üstün Ford mühendisliği sayesinde negatif olarak yansımamış.
Yeni Mondeo’nun arka tarafı ile ilgili ise açıkcası söyleyeceklerimiz sınırlı. Eski nesli ile çok fazla benzerlik taşıyan yeni Mondeo’yu trafikte gördüğünüzde selefinden ayırabilmeniz için çok dikkatli bakmanız gerekiyor.
Gelelim bu agresif bakışlı yakışıklı sedanın iç tasarımına. Titanium yani en dolu donanımını kullanma fırsatı bulduğumuz bu otomobilde sürücü koltuğuna oturduğunuz andan itibaren kalite algısının her detayda hissedebiliyorsunuz. Ön paneldeki mat kromaj dokunuşlarla ve yumuşak dokunuşlu malzemelerle tasarlanan bu görünümde bir Alman otomobilinin sadeliği ve şıklığı göze çarpıyor. Orta konsolda geniş büyük bir multimedya sistemine yer verilmiş.
Bir çok özelliğin kontrol edildiği bu ekranın altında ise iklimlendirme sisteminin düğmelerine ve müzik sisteminin ses açıp kapama butonuna yer verilmiş. Bu bölümde havalandırma butonları küçük olarak tasarlanırken müzik sisteminin ses açıp kapama butonu daha büyük konumlandırılmış. Bu küçük ama son derece önemli detayın güvenlik konusunda markanın vizyonunu taşıdığını düşünüyor ve Ford mühendislerini yeniden tebrik ediyoruz. Neden mi? Günümüz yeni nesil otomobillerinin bir çoğunda dokunmatik sistemler kullanılıyor.Otomobillerle ilgili birçok özellik bu ekranlar üzerinden kontrol ediliyor ve sürüş esnasında şoför yalnızsa bu butonlara basabilmek için anlık olarak yoldan gözünü kaçırmak zorunda kalıyor. Ancak Ford mühendisleri, iklimlendirme sistemi ve müzik sisteminin en çok kullanılan ses açıp kapama özelliğini bu dokunmatik ekranın dışına alarak son derece doğru bir iş yaptıklarını ve yapmaya devam ettiklerini gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz.
Test etme fırsatı bulduğumuz Mondeo’nun kalbinde 1.5 litre hacminde 160 beygir güç ve 240 Nm maksimum tork üreten benzinli bir motor yatıyor. 6 ileri otomatik şanzıman ile kombine edilen bu motor bizce hem oldukça ekonomik hem de çok tatminkar bir performans sunuyor. Fabrika değerlerine göre bu otomobil 100 km’de ortalama 6.8 litre yakıt tüketimine sahip. Test sürüşlerimiz esnasında İstanbul’da ve sürekli kalabalık trafikte gerçekleştirdğimiz testlerde 10 litre civarında bir yakıt tüketimi gerçekleştirdik. Bu tüketim değeri bizce bu boyutlarda bir otomobil için oldukça makul.